Merhaba 3 Yaş, Elveda 3 Yaş.

Merhaba 3 Yaş, Elveda 3 Yaş.

 

 


Çocuğun depresyonik, ergenismus evreli, bolca kavgalı, bolca tripli, bolca sorunlu olduğu sendromlu yaşlar sabır testi gibi geçiyor. Ama arkadaşlar inanmayacağınız birşey söyleyiyim bu durumu atlatınca gerçekten cennet var.

Şimdi önce şuraya korkularımız ile ilgili Will Smith'in şu çok sevdiğim konuşmasını koyalım.



Bu örnekten yola çıkarak şu benzetmeyi rahatlıkla yapabilirim ki ne olacağından çok korktuğumuz bir atlayış gibi sendromlu yaşlar.. Ama o an var ya korkumuzu yenip atladığımız o "an" herşeyden önemlisi o'dur ve bence o an kesinlikle çözüm için tamamen şeffaf bakabildiğimiz sorunu sadece ona yüklemediğimiz kendimizi de gördüğümüz andır. Artık atlayıp sorunu çözdükten sonra ise keyifli bir süzülme yaşarız..

 Şuraya da çocuklarının sendromlu yaşına atlayan PARDON pardon "Düşen" temsili bir aile koyalım.





Hazır mıyız?! Atlıyoruz! 

Efenim nedir sendromlu yaş? 
2-3-4-5-6-7-8-9..... ve böyle giden bir ömüre sendromlu yaşlar diyebiliriz :D

Şaka bir yana her çocuğun gelişimi farklı olduğu için her çocuğun sıkıntı yaşayacağı yaş da farklı oluyor. O yüzden o yaş bu yaş şu yaş diyemiyoruz bence.. 2 Yaşı sorunsuz atlatıp 4 te takılan var. Ya da tam tersi.. 

Doğduğundan beri genel olarak sorun yaşamadığım neşe pıtırcığım, 3 yaşta şeytana döndü. İşlerini yaptığım, tüm kadrosunu tanıdığım okula göğsümü gere gere götüremedim çocuğumu çünkü bu tanıdığım Kaan değildi. Kaan böyle bi çocuk değildi.




Çünkü neden? Çünkü okula başlamıştı. TA-TAAAMMM

İlk defa SÜREKLİ gideceği ve gitmek zorunda olacağı bir ortam.
İlk defa evden ayrı kalış.
İlk defa ilgi sadece onun üzerinde değil.
İlk defa sığınacağı bir yakını yanında yok.
İlk defa kendi sorunlarını kendi çözecek. Mesela çarparlarsa "bana niye çarptın" diyecek. "Bana vurmamalısın" diyecek. "Oyuncağıma zarar vermemelisin bunu yaparsan seninle konuşmak istemem" diyecek. HANİ bizim hala bu yaşta yapamadığımız, yapamadığımız için de insanların arkalarından konuştuğumuz duygu-durum var ya HEH işte onu öğrenmeyle başbaşa kalacak. Sinirlenecek, üzülecek, streslenecek. Hastalar olacak. Okulda sadece mikrop kapılmaz çünkü, dış ortam streslidir, ağırdır, insan olmayı öğretir. (Severek bakmayı seçeriz ya da seçmeyiz. Öğreneceğimiz şey de bizim içimizden gelir.. Ama ben o konuya şu an hiç girmeyeceğim.)
İlk defa kimse onu kayırmayacak, bir eşitlik olacak TÜM ARKADAŞLARIN SENİNLE EŞİT!
İlk defa ağlayarak, sızlayarak, naz yaparak işini yaptıramayacak. (Bu bizde zaten yoktu allahtan. Çünkü ağlayarak işini yaptırmayı öğretmedik. Evet anne baba öğretir çocuğa bunu. Kesinlikle böyle. Siz bişeyi yapmadığınızda ağlayınca yapıyorsanız o da bunu sizden öğrenip yaptıramadığı isteklerini ağlayarak anlatır. Bakın çok net :))
ve bu liste eminim bir Çocuk Gelişimci'ye yazdırsam uzar da gider.

Ayrıca burada 4 years old bir ANNE varken çocuk gelişimciyi mi dinleyeceksiniz?! TABİ Kİ BENİ dinleyeceksiniz!! En çok beni dinleyeceksiniz saksı değilim ben! 

Öhöm! Neyse.. 

Ne diyordum, Kaan ve okul evet.
Okula götürdüğüm günden beri çocuğun bütün huyları değişmeye, aksileşmeye, hatta terbiyesizleşmeye başladı. Bu benim çocuğum değildi. İçine exorcist kaçmış gibiydi. Bi merdivenlerden köprü yaparak inmediği kalmıştı..

 https://media0.giphy.com/media/r7u1niwEbWiVa/giphy.gif


 Şaka şaka o kadar da abartmadı ama beni kahretti inadıyla.. Zaten Kaan'ın hareketli bir çocuk olmadığından mütevellit yaramazlığı sadece diline vurur. Çok konuşuyor, çok zorluyor sabrımızı sınıyordu. Sonra bir gün çok delirdiğim, kulaklarından tavana asma planı yaptığım için nalburdan kanca aradığım günlerden birinde bana şu soruyu sordu: "Benim burada kimsem yok, beni niye buraya bıraktınız? ben size ne kötülük yaptım?" 

Çok kızdığınız, artık her hareketi batan çocuktan böyle bir şeyi duymak nasıl şok eder insanı bir düşünün.

Okulun psikoloğu ile görüşmeyi akıl ettim sonunda. Nerede hata yaptığımı araştırdık. Evet benim. Kaan hata yapacak değildi ya? Onun hayatını kontrol eden bendim.

Olaylar çok hızlı cereyan ettiğinden dolayı okula başlama süreci çok karmaşık bir şekilde olmuş, Klara'sından ne olduğunu anlayamadan ayrılmış, herhangi bir hazırlık süreci yaşamamış ve okula atılmış gibi hissediyordu. Ve bunun üstüne benim ve/veya babasının OTORİTEmizin sarsılmaması için tartışmalarda sürekli üste çıkma (emir verme, bağırma, haddini bildirme) çabalarımız onu iyice zıvanadan çıkarmıştı.

En büyük ihtiyacı anlaşılmaktı. Duygularını aktarabilmek. Yalnız olmadığını bilmek. Okula başlamanın ve devam etmenin güvenli olduğunu, hayatın doğal akışı olduğunu öğrenmek.

Bunları konuşarak, bıkmadan usanmadan sabır ve saygı göstererek anlattıkça* (buraya dönücem) hırçınlıklar bir nebze azaldı. Bir nebze diyorum çünkü devam eden huysuzluklarını da anlamakta yine sorun yaşıyordum. Sonra cağnım Özlem (Özlem Yıldırım - Kaan'ın ilk öğretmeni) biraz kendini izle, nerede yanlış yaparak çocuğu hırçınlaştırıyorsun gör dedi. Aynen böyle demedi ama buna getirdi. Çünkü çocuk annenin yansımasıdır.

Farkettim ki otorite çabam o yaşta boşuna. Boşuna dediysem tamamiyle bir özgürlük verilmeli anlamı çıkmasın buradan ama ben de fazla baskı kurduğumu farkettim. Mesela ben HAYIR dediğimde o bunu hemen kabul etsin ve benimle didişmesin istiyordum. Ama zaten yeni nesile konuşma ve kendini anlatma hakkını veren de bizdik. İstedik ki kendini ezdirmesin, kimse ona zarar veremesin, istemediği şeyleri onlara yapmamıza veya bir başkasının yapmasına ve bu şekilde onda herhangi bir ukte ya da travma kalmasına olanak vermeyecek şekilde kendini, isteğini, hakkını savunabilsin! Çok sevdiğim bir deyiş vardır anonim: oğlunuzu bir aslan gibi yetiştirirseniz deneme yaparken ilk tırmığı size atar diye.. Tabi ki hakkını savunsun ama benim de otoritemi kabul etsin baskısı ters tepmişti anlaşılan. Ki o yaşta mantık çok fazla yürürlükte olmadığı, haz ve dürtü odaklı olduklarını varsayarsak o yaştaki çocuğu ancak oyalayarak aklını dağıtarak birşeylerden alıkoyabilirmişiz.. Bilemedik AĞAM. :(

Sonra ben kendime çekidüzen verdim.
Zamanla küçük neanderthalim olgun bir homosapiense dönüşmeye başlayınca asıl problemi önceden nasıl görememişim dedim. 

Okulda kusur var ise okulu (arkadaş çevresi vs) araştırmak, çocukta kusur var ise pedagogları ile iletişime geçmek, kendinde sorun var ise dönüp bir kendine bakmak çok önemli detaylar. Hemen sevmedi diye her sene çocuğunun okulunu değiştiren çok arkadaşım var. Eminim çocuklarında kalıcı bir duygu oluşmasından korkup bu yolu seçiyorlar ama keşke onları alıp başka yere koymak yerine kalıp savaşmaları, uğraşmaları, sabretmeleri için yüreklendirebilsek ve meyvelerini yemelerini izleyebilsek.

Ki geçen sene o kadar gelgit (acaba okuldan alsam mı?  acaba burada mı mutsuz? Yemeyi de kesti? Her hafta HASTA???? (GERÇEKTEN HER HAFTA HASTAYDI) Çok mu Mutsuz? Ne yapmalıyım?) yaşadıktan sonra ben yaz bitip okul açıldığında eski Kaan'ıma kavuştum.

Şeytanı çıkarabilmiştik. Azimle, sabırla, bazen sabırsızlıkla, çoğu zaman duayla ve en önemlisi kararlılıkla! Bu sene de aynı sorunları yaşasaydı belki okul meselesini düşünecektik ama çocuk kendine geldi. 

Nasıl mı?
Özgür bıraktıkça kendine geldi.
Onu birey gördükçe kendine geldi.
Saygı duydukça kendine geldi.
Sabırla bıkmadan (*oraya döndüm:YALAN hep bıktım hep usandım ama hep sil baştan başladım) usanmadan herşeyi ona açıkladıkça kendine geldi.
Ve en son olarak bizim kararlılığımızı gördükçe kendine geldi. Her sızlanmasında yolumuzu değiştiriyor olsaydık eminim hala uğraşıyor olurduk.

Şimdi 4 yaşı sorunsuz diyemem ama her çocuk gibi yaşadığı dürtü kontrolü-kontrolsüzlüğü dışında eski hırçınlıklarımıza veda ettik.

Dilerim her konuda  kendimize bakmayı bir yol haritası belleriz ki işimiz kolaylaşsın. Can-ı gönülden size tavsiyem budur.

Sendromsuz haftalar dilerim canlar..

Dedim size sabrın sonu selamet.. ha gayret..










Fotoğraflar: Google'dan alıntıdır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Orijinal Damla Çikolatalı Yumuş Kurabiye Nam-ı Diğer: Chewy Gum Chocolate Chip Cookies!

Doğal Doğum Şeysi..

Tonalin CLA ve L-Carnitin Kullanımı ile Kilo Verme / Zayıflama