Doğal Doğum Şeysi..

Hamileliğimi öğrendiğimden itibaren dilimden hiç düşmedi doğal doğum mevzusu..

Nedir doğal doğum; Yeni nesil tabirle hiçbir analjezik ürün kullanılmadan yapılan doğum. anneanne diliyle bağırta bağırta doğurtma :)) Şakası bir yana kendini sakinleştirmeyi öğrenerek hiç bir ağrı kesici almadan doğum yapma..

İnsanlar zaaflarının esiridir.. Benim zaafım etrafımdaki kötü sosyal örneklerdi.. Saçı,  başı, makyajı bozulmasın diye, korkusundan, ya da üreme organında olabilecek değişimlerden korkan ve bu korkularından ötürü "normal doğum mu ıykk!" şeklinde ortada gezen yeni nesil anneler.. Belki bu kadar aşırı tepkiler göstermeselerdi, bu kadar tepki çekmeselerdi ben de tutturmayacaktım "ölürüm de bunlar gibi keyfimden sezeryan olmam!" diye.. (kelimenin doğrusu "sezaryen" imiş ama ben halk dilini kullanacağım.)

sırf bu yüzden tüm etrafımdaki kötü örnekleri araştırmış doğum esnasında "şöyle böyle oldu sizi sezeryana alıyoruz" dediklerinde benim cevabım hazır olsun diye bir sürü çözüm yolu bulmuştum. Çünkü arkadaşlarımı bu yollarla sezeryana almışlardı. Mesela çocuk dönmedi derlerse: tak! açacaktım youtubetan çocuk dönmedi ise yapılan müdahaleleri.. Mesela kordon dolandı: tak! yeni bir video ve anlatım daha! herşeyimle hazırdım. Tüm cinlikleri öğrenmiş herkesi başımdan savmıştım bu konuda bir öneri ile gelmesinler diye. Tabi ki çocuğunun sağlığını düşünen bir anne olarak ben normal doğum yapacaktım. 

(Bu arada sezaryen bir doğum şekli değil. Yani "sezaryen ile doğum yapmak" diye bir tabir yok. Sezaryen ameliyat ile bebeğin alınması işlemi.)

Bu hypnobirthingden tutun istanbul doğum akademilerine kadar neler araştırdım, ne kitaplar okudum.. Bir ara da şu doula mevzusuna daldım. Sırf doğum esnasında gelip iki belimi ovacaklar diye 1500 tl ler istediklerini duyunca "kocam ovar benim sırtımı, çok da güzel ovuyor" dediğimi hatırlıyorum :)

Suda doğum mevzusundan sırf o görüntüsü yüzünden anında vazgeçmiştim zaten...

Okuduğum bir kitapta bir doğum doktorunun anılarından birinde köyde yol kenarında doğum yapıp yoluna devam etmek zorunda olan hastasına hiç acı duyup duymadığını sorduğunu ve kadının önceden koşullandırılmadığı için "acı mı? acıması mı gerekiyordu?" diye cevap verdiğini anlatıyordu. Ağrı eşiği çok yüksek bir vaka olabilir ama gerçekten koşullanmadığı için (bizim nesilimiz gibi: "öff kızım ne normal doğumu ben bir doğum gördüm aaaayyk! assssslaaa öyle bişey yapma"şeklinde etrafında kötü örnekler yoksa) gerçekten ne olacağı konusunda hiç bir fikri oluşmamış olabilirdi.

Tabi yaşadığımız çevrenin olumsuz koşulları, stres hormonumuzun çok aktif olması da olumsuz koşullara zemin hazırlıyordu çağımızda..

2 Çocuk annesi bir arkadaşımın bana, doğuma, suyu geldikten 4-5 saat sonra artık aşağıda dayanılmaz bir ağrı hissettiğinde gittiğini söylemesi üzerine sancım gelir gelmez hastaneye gitmemem gerektiğini öğrenmiştim. Çünkü çok erken gittiğim hastane bir an önce doğum yapabilmem için suni sancı verebilirdi.. Bu da doğal gidişatı bozabilirdi.

Doğuma 2 hafta kala sancılandım. İşe giderken, serviste :)
Hemen servisten indim, eşim hastaneye yetiştirdi. Evet sancılar gelip gitmeye başlamıştı ve rahimde 2-3 cm bir açılma vardı. Oh geliyor dedik. Baktık ki daha açılma yok bizi eve gönderdiler.. O gün telefonlarımız susmadı.. Kaan da gelmedi inat eder gibi :)
Ertesi gün, daha ertesi gün, ve daha ertesi gün de gelmedi, hatta ondan sonraki 2 hafta da gelmedi :))

Tabi bu arada biz her bir sancıda hastaneye ulaşıyoruz "yok değil" diyorlar tamam deyip çıkıyoruz. Arkadaşımın söyledikleri aklımdan nasıl çıkmışsa.. ilk annelik heyecanı işte.. :)

Artık 40+2 (gün) deydik. Doktorum tansiyon yüksekliğim sebebi ile uzun yürüyüşü yasaklamıştı. 07 Haziran cuma günü  Ikea dan alınacak son eksikler için o gün ayakta durmam gerekenden daha fazla ayakta kaldım ve fazlaca yürüdüm.. Baktım ki karnımda karıncalanma var. Tamam dedim! Yarın da AVM dolaşıyoruz!

8 Haziran cumartesi öğleden sonra saat: 16.00 civarı evimizin yanındaki avm'ye dolanmış olmak için yürüyüşe çıktık. yolda karnımda sürekli bir karıncalanma bir de gaz sancısı gibi bir sancı vardı. Son iki haftadır habire hastaneye taşınmış olmamızdan mütevellit artık daha da hastaneye gidecek yüzüm kalmamıştı.. Gazdır gaz deyip yürümeye devam ettim. AVM'ye girdik, tuvaletim geldi. Hızlı hızlı tuvalete girdim. Çıktığımda artık o sancıların gaz sancıları olmadığını düşünmeye başladım. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak etrafımdakileri de telaşlandırmadan "Karnımda bir karıncalanma var, ama emin olamıyorum sizi yoracağım ama bir gidip NST ile baktırsak mı?" dedim. Hastane burnumuzun dibinde olduğu için hemen vardık. NST sonunda müjdeyi verdi: "kaan geliyordu!"

Ersin ve babam eve döndüler hastane çantamı, pilates topumu, hastane odası süslerini ve ikramlıkları (şerbet, kurabiye, makaron, çikolata ve sunumluklar) almak için.

O sırada beni acilde bir küçük odada nst'ye bağlamışlardı.. sonra birden sancılar durdu. odaya çıkmak istediğimi söyledim. Lavmanımı yapıp odaya çıkardılar. Tüm bunlar olurken sancı birden delirmişçesine geliyor beni benden alıyor, yine aynı hızla geri gidip beni tv izler halde bırakıyordu :))
Doğum sancısı çekerken: "onu oraya asmayın, şunu da şuraya koyun bir de bunu buradan alın" diye ortam yönlendiren tek anne adayı olabilirdim :)) Herşey normal giderken tekrar derin bir sancı giriyordu odadaki erkekler hürraa dışarı çıkarılıyordu :) ben altımda pilates topu ile kendimi sakinleştirmeye çalışırken annem bana moral vermeye çalışıyordu. Sonra tekrar geldiği gibi gidiyordu sancı. Bu durum saat: 17.00 den gece saat: 11.00'e kadar böyle aralıklı devam etti. Sonra sıklaşmaya başladı sancılar ve artık sizi doğum katına almak zorundayız dediler.

Hikayenin buradan sonrası için hala ne iyi ki diyebiliyorum ne keşke.. Çünkü bir yerde yanlış yapıldığı için mi yanlış gitti bazı şeyler yoksa ne yaparsam yapayım öyle mi olacaktı bilemiyorum. Doğum katında çok büyük sancılara karşı bile "hayır ben doğal doğum istiyorum asla ağrı kesici kabul etmiyorum" ile "evet evet! neydi o ne bağlayacaktınız onu bağlayıverin hele gözünüzün yağını yiyim" arasında çok büyük bir süre geçmemiş olsa gerekki kendimi epidural bağlanırken buldum. :) Epidural ile bütün bel aşağısı hissini kaybettim. Haliyle sancıları da anlamıyordum. Tek hatırladığım gelen giden her hemşirenin aşağıdan kontrol edişi sırasında duyduğum dehşet acı! Gece saat: 01.00 ses yok, 02.00 ses yok, 03.00 ses yok artık o kadar açılma oldu, suyum geldi ve o kadar muayene edildim ki artık eve de dönemezdim.. 04.00 ses yok.. ve saat 05.00 canım doktorum, beni o saate kadar hiç bir işi olmamasına rağmen orada bekleyen asla ve kat'a sezeryan'a teşvik etmeye kalkmayan Harika Bodur Öztürk:
- "artık çocuk içerde susuz Hayal, daha fazla beklemeye gerek yok alalım" dedi. O saate kadar benim isteğim olmuştu. Ama kaan bir türlü gelememişti. Aslında her türlü koşul oluşmuştu. Herşey olağandı! Aklım almadı. Ama:

- tamam dedim. 

-Epidural sezaryen olsun mu? dedi. 

-Tamam! dedim. 

Ersin dışarıda doğuma girmeye hazırlanırken bana bir kesik attılar ben var gücümle bağırdım! Hissediyordum! Olamazdı.. bir iki deneme daha: ı-ıh! hissediyorum! "ne olacak" "eyvah" falan derken son duyduğum şey "genel'e alıyoruz uyutun!" oldu. bütün bunlar tam yarım saatte olup bitti. 05.28 de nurtopum doğmuştu.

Doğumdan çıkarken hızlı ayılmış dehşet acılar çekiyordum Ameliyathanenin kapısında hala sağlık görevlisinin ellerini tutmuş yalvarıyordum

-çok acım var nolur bana biraz daha ağrı kesici verin!" diye..

Odaya alındım. Midem kalkmıştı.. Kimisi çocuğu soruyordu, kimisi nasılsın diyordu.. Hiçbir şeyi gözüm görmüyordu.. Tek hissettiğim dehşet bir acı ve doğum yaptığım için büyük bir pişmanlık! İçimden söylene söylene "sen korkak hayal! sen ağrı eşiği yerlerde hayal! senin neyine doğum yapmak! sen neyine güvendin!" derken kustum :))

Herkes aneztezinin etkisiyle saldırganlaşıp esip gürleyebiliyormuş, kimi eşine, kimi kayınvalidesine kimi annesine.. ben de kendime sövme olarak baş göstermiş olsa gerek ki en çok kendime söylendiğimi hatırlıyorum. Arada bir çocuğu getirelim mi dediklerinde de "NE ÇOCUĞU BEE BEN CANIMIN DERDİNDEYİM BURADA" diye çemkirdiğimi ya da en azından söylendiğimi hatırlar gibiyim :))))

Tam bu çirkefleştiğim anlardan birinde onu getirdiler..

odadan içeri bir ışık sızdı.. bir güzel koku.. 

sarı bir papatya.. altın saçlı.. pamuk yüzlü.. mis kokulu.. 

kulaklarım hiçbir şeyi duymaz oldu.. onun dışında herşey netliğini kaybetti.. yok gibiydi..

-şaka mı bu? dedim..

-çok güzel................

Hikayemin buradan sonrası, sanki yıllardır anneymişimcesine bilinçli ve kendimde geçti.. Sanki tam 10 saat o sıkıntıları yaşayan ben değildim. Dursun dünya.. Biz "biz" olduk..

Kendimizi kaptırıp kimseyi yanımıza refakatçi bile almadık.. Hallederiz dedik. Elimizden geldiğince de hallettik.. Ama yorgunduk. Halledemediğimizde hemşirelere teslim ettik.

Hayatımın en değişik 2 günü idi. Hastanede prensler prensesler gibi bakıldık... Herşey harika değildi tabi.. acım sızım olduğu, "neden sezeryan oldum" diye ağladığım çok oldu.. Acaba hiç "hayırlısı neyse öyle olsun" demedim diye mi böyle oldu? diye bile düşündüğüm oldu..

 Ama umurunda olan kim? sağlıkla geldi ya.. gerisi teferruat!

Bu arada kaanın neden gelemediğini merak edenlere, kafası leğen kemiğime sıkışmış. Hem benim kemiğimde hasar oluşmuş hem onun kafasının sıkışan kısmı su toplamıştı.. Onun kafasındaki şişlik o 3-4 ay içinde indi.. Benim leğen kemiğim hiç bir zaman düzelmeyecek bir hasar aldı. ama bunada şükür! BİN şükür!

yineliyorum:
sağlıkla geldi ya.. gerisi teferruat!
 
Şimdi yazarken tekrar yaşadım o anları.. 

Allah isteyen herkese değil belki ama hakkını verebilecek, veremesede uğrunda ölecek herkese nasip etsin bu güzel duyguyu.. 

Tüm çocukları esirgesin, korusun.. 

şimdi koşuyor, çarpıyor, pardon diyor, bana atarlanıyor falan ya.. gerçekten şaka gibi...






NOT: Güzel hamile kardeşim, arama sayfası seni buraya yönlendirmiş olabilir, yaşadıklarım bana has bana özel sıkıntılar, hiçbir şeyi üzerine alınma, sıkılma dertlenme ve en önemlisi korkma. Senin yaşadığın şeyin laciverti başkasında da çıkıyo tek başınasın da sanma diye yazdım bu yazıyı.. Her şey unutuluyo ama herşey.. Sağlığınız yerinde olsun o mutlu olsun yeter.. Kal sağlıcakla

Yorumlar

  1. Hayallllll çok güzel yazmışsın, bi nefeste okudum, hislerime tercüman oldun <3 <3

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Orijinal Damla Çikolatalı Yumuş Kurabiye Nam-ı Diğer: Chewy Gum Chocolate Chip Cookies!

Tonalin CLA ve L-Carnitin Kullanımı ile Kilo Verme / Zayıflama